Kahve Nedir? Nasıl Üretilir?
Kimileri sabah kalkar kalkmaz afyonu patlasın diye içer. Kimileri keyif anlarında, arkadaşlarıyla olan muhabbetlerde içer. Bazıları ise sakinleşmek, rahatlamak veya düşünmek için birkaç dakika verilen molada içer. Özetle, bu yazımızın konusu aynı zamanda kültürümüzün de bir parçası olan “kahve”. Hadi gelin, kahve nedir, nasıl üretilir, çeşitleri ve faydaları nelerdir öğrenelim.

1. Kahve Nedir?
Konuya öncelikle kahvenin tanımı ile başlayalım: Kahve çekirdeklerinin önceden kavrulup öğütülerek elde edilen tozun su ya da sütle eritilmesiyle yapılan içeceğe kahve diyoruz.
En yalın hali ile kahve, kökboyasıgillerden bir ağaç türünden üretiliyor. Sözü geçen kahve çekirdekleri de bu ağacın meyvesinin içinde bulunmakta.

Eğer benim gibi bir Türk kahvesi tutkunu iseniz bu ürün tam size göre! Arzum Okka aynı anda 4 fincan Türk kahvesi yapıyor. Evimde de kullanıyorum, öneririm.
Fakat espresso vazgeçilmezim diyorsanız önereceğim ürün Philips tam otomatik Espresso makinesi olacak. Ofiste kullanıyoruz, tavsiye ederim.
2. Kahve Nasıl Üretilir?
Kahve ağacı (coffea) 7-8 metre boyundadır. Çiçekleri beyaz ve hoş kokuludur. Kirazı andıran kırmızı meyvesinin içinde iki çekirdek bulunmaktadır. Bu kahve tanelerinin birbirine yapışık yüzleri düz ve boyuna çizgili, sırt tarafları ise bombelidir.
Meyveden kabuklu çıkan tohumlar kabuktan ayrıldıktan sonra kavrularak kurutulur. Ardından öğütülerek içilecek duruma gelir. Kavrulmuş kahve tanesi esnek, katı ve gevrektir.
Kahve dünyada tüketim bakımından alkollü içkilerden sonra ilk sırayı alır. Yağlı maddeler, glikoz, kafetanik, asit, aromatik asitler, madensel maddeler ve kafein içerir.
Kahve ağacı dikildikten ancak 3 yıl sonra meyve vermeye başlar. 30-40 yıl meyve vermeyi sürdüren kahve ağacının 100 kg meyvesi, 15 kg çekirdek kahve verir.

Kahve ağaçları ılıman sıcaklıklar, yeterli gölge ve bol yağmur olan yerlerde yetişir. Bu nedenle yalnızca Yengeç Dönencesi ile Oğlak Dönencesi arasında dünyanın ılıman bölgelerinde verimli bir şekilde yetiştirilebilirler.
Bu bölge batı yarımkürede, kuzeyde Orta Meksika ile güneyde Amazon yağmur ormanları arasındadır. Bu alan kahve kuşağı veya çekirdek kuşağı olarak bilinmektedir. Kahvenin anayurdu Etiyopya, Sudan ve Afrika’nın ekvator bölgeleridir.
3. Kahvenin Tarihi
Şimdi gelelim kahvenin tarihine. İnsanların kahve içmeye ne zaman ve nasıl başladığını tam olarak bilmek neredeyse imkansız. Kahvenin yedinci veya sekizinci yüzyılda Yemen veya Etiyopya‘dan geldiğine inanılıyor. Fakat tarihçiler net bir zaman veremiyorlar.
Kesin olarak bilinen bir şey var ki o da kahve çekirdekleri 14. ve 15. yüzyıllarda Etiyopya’dan Yemen’e gelmiş. Ardından Yemen’den Moka dolaylarına getirilen kahve buradan Avrupa’ya ve Hindistan’a, oradan da Güney Amerika’ya geçmiştir.
Kahve ülkemize ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu 1538’de Yemen’i fethetmişti ve Yemen’e yerleştirilen vali 1555’te kahveyi İstanbul’a getirdi. Kısa süre içinde popülaritesi hızla zenginlere ve daha sonra ortaya çıkan kahvehaneler aracılığıyla da halka yayılmıştır.
Yazı Önerisi: 40 Yıllık Hatır Türk Kahvesinin Hikayesi
İtalya’ya kahve 1615 yılında geldi. Tüccarlar Venedik’e kahve getirdiler ve bir süre sonra kahvehaneler açılmaya başladı.
Kahve İngiltere’ye 1637 yılında Oxford’a gelen bir Türk öğrenci tarafından getirildi. 1660’lı yıllarda kahvehaneler Londra’da oldukça yaygındı.
Fransa’nın kahveye tanışması ise şöyle: Fransa’nın İtalya büyükelçisi kahve çekirdeklerini ilk olarak 1644 yılında Güney Fransa’ya getirdi. Türk Büyükelçisi ise 1669 yılında Paris’e kahve getirdi.
Türkiye’yi seyahat eden Fransız tüccarlar da her ziyaretlerinde ülkelerine kahve götürdüler. Kısa süre sonra da kahve hem sosyete hem de sanat camiasında oldukça popüler hale gelmişti.
Güney Amerika ve Karayip Adaları ise kahve ile 1720’lerde tanışmışlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde ise 1773 yılındaki Boston Çay Partisi eylemi sonucunda kahve aşkı başladı. Çünkü halk çay yerine kahve içmeyi daha çok tercih etti.
4. Kahve Çeşitleri
Uzmanlara göre 25 ila 100 tür kahve bitkisi olduğu tahmin edilmektedir. Fakat kahvenin başlıca iki türünün tarımı yapılmaktadır. Bunlar Coffea Arabica ve Coffea Robusta‘dır.

4.1. Coffea Arabica
Coffea Arabica, Etiyopya’da yetişen kahve ağaçlarından elde edilmektedir. Bu ağaçlar kaliteli, yumuşak, aromatik bir kahve üretir ve dünya kahve üretiminin yaklaşık %70’ini oluştururlar.
Dünya pazarında Arabica kahveleri en pahalı kahve türüdür. Zira Arabica ağaçlarının yetiştirilmesi maliyetlidir. Çünkü ağaçlar dik ve yüksek rakımlarda, gölgeli ve sulu toprakta yetişir. Ağaçlar canlıdır, ancak şiddetli bir don onları öldürür.
En ideal yetişme ortamları deniz seviyesinden 610 – 1830 metre yükseklikte, sıcaklıkların ılıman (15 ila 24 derece arasında) ve yağmur yağışlarının yoğun olduğu yerlerdir. Ayrıca ağaçlar Robusta’dan daha fazla hastalığa eğilimli oldukları için ek özen ve dikkat gerektirirler.
Arabica kahve çekirdekleri Robusta’dan daha düz ve daha uzundur. Ayrıca kafein oranı daha düşüktür.
4.2. Coffea Robusta
Robusta’nın çoğu Orta ve Batı Afrika’da, Endonezya ve Vietnam dahil Güneydoğu Asya’nın bazı bölgeleri ile Brezilya’da yetiştirilmektedir. Dünya pazarının sadece %30’unu oluşturmasına rağmen Robusta üretimi her geçen yıl artmaktadır.
Robusta Arabica’ya göre daha ucuzdur. Çünkü Robusta ağacı daha sağlıklıdır. Hastalıklara ve parazitlere karşı daha dirençlidir, bu da ekimi daha kolay ve daha ucuz hale getirir.
Robusta ağacı Arabica’dan daha düşük rakımlarda büyüyebilir ve sıcak iklimlere dayanabilmektedir. Yetişmesi için bol yağmur gereklidir, dona karşı ise dirençli değildir.
Coffea Robusta daha çok karışımlarda ve hazır kahvelerde kullanılmaktadır. Robusta çekirdeği, Arabica çekirdeğinden biraz daha yuvarlak ve daha küçüktür.
Robusta çekirdekleri, kendine özgü bir tada ve yaklaşık %50-60 daha fazla kafeine sahip bir kahve üretir. İçimi Arabica’ya göre daha serttir.
5. Kahvenin Sağlığa Faydaları
Kahvenin faydalarının tümüne ilişkin net bir bilgi yok, çünkü hala bir çok çalışma yapılmaktadır. Ancak kahve bir dizi vitamin (B2 ve B3 vitaminleri dahil), mineraller (potasyum ve magnezyum dahil) ve güçlü antioksidanlar içermektedir.
Yapılan araştırmalar kahve içenlerde kardiyovasküler hastalıkların daha az olduğunu, tip 2 diyabet riskinin %10 daha düşük olduğunu göstermiştir.

Diğer yandan bazı araştırmalar her gün aynı miktarda kahve tüketmenin depresyon riskini de azalttığını belirtmekte.
Yine üç veya dört fincandan fazla kahve tüketenlerde karaciğer hastalıklarına yakalanma riskinin düştüğü gözlenmiştir.
Bununla birlikte Parkinson hastalığı riskinin de daha düşük olduğu, kahve içmenin hastaların hareketlerini kontrol etmesine yardımcı olduğu görülmüştür. Buradaki etkinin kafeinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Bitirirken unutuyordum neredeyse. Her şeyden bahsettik ama kahvenin tadına hiç değinmedik değil mi? Taze yapılmış bir fincan kahvenin o muhteşem tadı her zaman iyi gelecektir, değil mi?